KAYNAKLARIMIZ
Merhaba, Teknoloji ile değişen Dünya'da Biyolojinin ve Çevrenin Önemi nedir? Bu konularla ilgili her şeyi bu blogtan bulabilirsiniz. Güncel ve derslerinizle paralel olan her şey burada. Bilginin ve keşfetmenin tadını çıkarın :)
7 Kasım 2016 Pazartesi
5 Kasım 2016 Cumartesi
Ormanların Yok Olması ve Çölleşme
7 bin yıllık bir geçmişe sahip olan ve çeşitli kavimlerin gelip geçtiği Anadolu da ormansızlaşma olaylarından etkilenmiş ve ormanlarını büyük ölçüde kaybetmiştir . Trakya ve İç Anadolu bozkırlarının,geçmişten bu yana yaşanan olumsuz insan etkileri sonucu oluştuğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır . Tuz Gölü çevresi ve bazı çorak ve ıslak düzlükler ile yüksek yaylalar dışında Türkiye'nin hemen hemen tümüyle ormanlarla kaplı olduğu veya en azından bugünkü orman varlığına oranla daha zengin bir orman örtüsüne sahip olduğu bilinmektedir.Ülkemizde bugün de bir orman tahribi olayı yaşanmakta ve orman azalması sürmektedir . Ormanlarımızın en az %56'sının bozuk yapıda olması, bu orman azalması olayının açık bir göstergesidir. Ülkemiz , ormansızlaşma yönünden , gerek genel iklim özellikleri ve gerekse engebeli yapısı nedeniyle gayet duyarlı bir konuma sahiptir . Pek çok yörede yaşanan yağış yetersizliği , yağışların düzensiz yağması ve düşen yağışların da çok defa şiddetli sağanak halinde düşmesi ve uzun yaz kuraklıkları iklim yönünden duyarlılığın belli başlı nedenleridir . Buna ülkenin aşırı engebeli yapısı da eklenince,ormanların kaybı durumunda,yamaç arazilerde toprağı ve suyu (yağışı) yerinde tutmanın ve kaybedilen orman yapısını oralarda yeniden kurmanın güçlüğü kolayca anlaşılır . İşte Türkiye'nin coğrafi yönden bu duyarlı yapısı , bizlere , ona müdahalede çok dikkatli hareket etmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır.
Bugün Türkiye'de yaşanan ormansızlaşma olayının belli başlı nedenlerini şöylece sıralamak mümkündür :
1)Orman yangınları ,
2)Tarla yapma ve yerleşme amacıyla açmalar ,
3)Aşırı ve kanunsuz faydalanmalar ,
4)Otlatmalar ,
5)Endüstrilerin neden olduğu hava kirliliği sonucu orman ölümleri ve
6)Yanlış politik kararlar.
Yapılan araştırmalar göre , her yıl , bir mil karelik alandan ortalama 1.800 ton toprak taşınmaktadır . Bu değer,Asya'da 1.530 ton,Kuzey Amerika'da 245 ton,Güney Amerika'da 160 ton,Avustralya'da 115 ton,Avrupa'da 90 ton,Afrika'da ise 70 tondur.
Çölleşme
Ormansızlaşma artık çölleşme ile eş anlamlı olarak kabul edilmektedir . Dünyamızda ormansızlaşmanın bu boyutlara ulaşması karşısında Birleşmiş Milletler 1985 yılını Dünya Ormancılık Yılı olarak ilan etmiştir.
Çölleşme,bir taşkın,bir tayfun veya zelzele felaketine benzememektedir. Adeta bir kanser gibi toprak,bitki ve su kaynaklarını sessizce işler,felaket seviyesinde bir kuraklık gibi tüm ekolojik dengeyi alt üst eden bir durumla karşılaşana kadar , yıllar boyunca sinsice yayılır.
En son kabul edilen haliyle çölün tanımı,"iklim değişikleri ve insan faaliyetleri de dahil olmak üzere,çeşitli faktörlerin etkisi altında kurak,yarı kurak ve az yağış alan bölgelerdeki toprağın aşınması ve bozulması"dır . Diğer bir deyişle çölleşme,yaşam dünyasının (ekosistemin) tipik bir bozulması ve gerilemesi olayıdır.
Ülkemizde gerçek anlamda çöl bulunmamaktadır . Ancak bazı kesimlerde yoğunlaşmak üzere,yanlış arazi kullanımları ve aşırı faydalanma-lar sonucu meydana gelmiş çöl veya çöl benzeri birçok sahalarımızın olduğu da bir gerçektir.
Türkiye,gerek sahip bulunduğu yarı-kurak iklim koşulları gerekse engebe durumu sebebiyle duyarlı bir ekosistemler kuşağı üzerinde bulunmaktadır.
Kısacası çölleşme,insanların neden olduğu,sonuçlarından insanların ızdırap çektiği ve mücadelesini yine ancak insanların yapabildiği beşeri bir problemdir.
Çölleşmeyle mücadelede insanlığın elinde tek bir silah/kalkan vardır, o da ağaçlandırmadır . Eğer yılda en az 300 bin hektarlık bir ağaçlandırma hızına ulaşamazsak,sonumuzun çölleşme olacağı ve bugüne nazaran çok daha ağır çölleşme sorunları ile karşı karşıya kalacağımız kaçınılmazdır.
4 Kasım 2016 Cuma
SU KİRLİLİĞİ
Su kirliliği; göl, nehir, okyanus, deniz ve yeraltı suları gibi su barındıran havzalarda görülen kirliliğe verilen genel addır. Her çeşit su kirliliği, kirliliğin bulunduğu havzanın çevresinde veya içinde yaşayan tüm canlılara zarar verdiği gibi, çeşitli türlerin ve biyolojik toplulukların yok olmasına ortam hazırlar. Su kirliliği, içinde zararlı bileşenler barındıran atık suların, yeterli arıtım işleminden geçmeksizin havzalara boşaltılmasıyla meydana gelir.Yeraltı Suları
Yüzey suları ve yeraltı suları arasındaki bağlantı karmaşıktır. Bu nedenle yeraltı sularındaki kirlilik tek bir başlık altında incelenmekte olup, yüzey suyu kirliliği kadar kolayca sınıflandırmalara konulamamaktadır. Bu sınıflandırmanın zor oluşunun nedenleri arasında, yeraltı suyuna etki edebilecek noktasal veya noktasal olmayan kirliliklerin belirsiz oluşu ve incelenmesinin zor oluşudur. Ayrıca bir yeraltı suyunun üzerinde yer alan topraktaki bazı kirlilikler her zaman yüzeydeki bir su havzasını kirletmek zorunda değildir. Bu tür kirlilikler çoğunlukla yeraltı sularına erişerek burada belli bazı kirliliklere neden olmaktadır. Bu nedenle yeraltı suyu kirliliğinde, üzerindeki toprak katmanının özellikleri, hidroloji ve kirleticilerin özellikleri incelenmelidir.
Kirliliğe neden olan kirleticiler arasında farklı çeşitler barındıran kimyasal maddeler, patojenler, ısı değişimi gibi fiziksel veya duyusal değişiklikler yer almaktadır. Yine kimi zamanlarda doğada ve suda doğal olarak var olan kalsiyum, sodyum, demir, manganez gibi minerallerin derişiminin aşırı artışı da kirlilik nedeni olarak görülmektedir.
Oksijen tüketen maddeler arasında bitkiler gibi doğal unsurlar veya kimyasal maddeler gibi insan eli değmiş unsurlar yer alabilir. Diğer doğal veya yapay oksijen tüketici maddeler sudaki bulanıklığa neden olur. Bu da ışığı yansıtmayacağından çevredeki bitkilerin büyüme hızını yavaşlatır. Ayrıca bazı balık türlerinin solungaçlarının tıkanmasına neden olur.Birçok kimyasal madde toksiktir. Patojenler de insan ve hayvanlar üzerinde su yoluyla taşınan hastalıklara neden olur. Suyun fiziksel kimyasında oluşan değişikliklerin nedenleri arasında asitlik (pH değişiklikleri), elektrik iletkenliği, sıcaklık ve alg birikimi yer almaktadır.
Yeryüzünde canlılığın devamı için gerekli olan su, insanların faaliyetleri sonucu sürekli kirlenmektedir. Böylece dünyadaki kullanılabilir su kaynakları azalmaktadır. Su kirlenmesinin en önemli nedenleri, sanayi artıklarının ve insanların kullandığı bazı maddelerden kaynaklanan artıkların sulara karışmasıdır. Bu etkileşimler sonucu suyun fiziksel ve kimyasal yapısı bozulmakta ve su kirliliği meydana gelmektedir.
Akarsuların sahip olduğu canlılar, bulundukları ortamda otobiyolojik temizlenme adı verilen bir sürece katkıda bulunur. Otobiyolojik temizlenme, su kaynağı içinde bulunan kirletici maddelerin yine aynı kaynakta yaşamını sürdüren canlılar ve oksijenin etkisiyle zararsız hale getirilmesidir. Bu özellik su kaynağının büyüklüğüne ve akıntı hızına göre farklılaşır. Akarsu kaynağına karışan kirletici madde miktarı ne kadar artarsa otobiyolojik temizlenme de o kadar zorlaşır.
Ötrofikasyon olarak adlandırdığımız olay ise; çeşitli kaynaklardan sulara karışan azot ve fosfor bileşiklerinin su bitkilerinin ve bazı alg türlerinin kontrolsüz çoğalmasına neden olması şeklinde özetlenebilir. Bu durum sudaki çözülmüş oksijen miktarını azaltarak uzun vadede su ekosisteminin ölümüne neden olabilir.
2 Kasım 2016 Çarşamba
Türkiye’nin “toprak kirliliği haritası” çıkarılacak
Toprak kirliliğiyle etkili mücadele başlatan Bakanlık, kirli ya da kirlenmesi muhtemel toprakların ortaya konulması amacıyla “Kirlenmiş Sahalar Bilgi Sistemi”ni hayata geçirmeye hazırlanıyor.
Bu kapsamda, uygunsuz atık ve atık su bertarafı, sanayi tesislerindeki yanlış uygulamalar, çeşitli kimyasal maddelerin depolanması ve nakilleri sırasında meydana gelen döküntü ve sızıntıların oluşturduğu kirlenmiş sahalar belirlenecek.
Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik” çerçevesinde çalışmalarını yürüten Bakanlık, ilk aşamada toprağın kirli olduğu veya kirlenmesi muhtemel sahalar ile sektörleri tespit edecek.
Tespitin ardından, bu saha ve sektörler “Kirlenmiş Sahalar Bilgi Sistemi” ile kayıt altına alınacak. Gerek kazalar gerekse yasa dışı faaliyetlerle kullanılamaz hale gelen topraklar, sistemden elde edilen veriler doğrultusunda temizlenerek yeniden doğaya ve tarıma kazandırılacak.
Bilgi sistemine veri kayıtları, gelecek yılın ilk çeyreğinde başlayacak. Türkiye ‘nin toprak kirliliği haritasının oluşturulmasıyla elde edilecek veriler, tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla da paylaşılacak.
“Toprak kirliliğinin tespiti için noktasal kaynaklı kirlenmiş sahalarla ilgili envanter bilgilerinin sistematik yapılanmayla muhafazasını, güncellenmesini, sürdürülebilirliğini ve gerektiğinde bu bilgilere hızlı erişimi mümkün kılmak amacıyla Kirlenmiş Sahalar Bilgi Sistemi’ni hayata geçiriyoruz.”
1 Kasım 2016 Salı
2) TOPRAK KİRLİLİĞİ
Toprak nedir?Minerallerin ve organik artıkların (biyolojik atıklar) parçalanarak ayrışması sonucu oluşur ve yeryüzünü ince bir tabaka halinde örter. En uygun koşullarda 1 cm’lik toprak oluşumu için 100 - 400 yıl geçmesi gerekirken, bu toprağın işlenebilir, verimli bir yapıya ulaşması için 3 - 12 bin yıl geçmesi gerekir.
Toprağa bırakılan zararlı ve atık maddelerle toprağın özelliğinin bozulması “toprak kirliliği” olarak adlandırılır.
Toprağa atılan veya gömülen her zararlı ve atık madde kısa veya uzun vade de insanlığın sonunu getirecektir.
- kentsel ve sanayi atıkları
- plansız şehirleşme
- sentetik gübreler
- tarımda kullanılan kimyasallar
- genetiği ile oynanmış bitkiler vs. ile insanlık kendi sonuna adım adım yaklaşmaktadır.
Her şeyden önce insanlık suyun, toprağın ve havanın korunması için dünya çapında eğilmeli ve tüm dünya ülkeleri bu eğitimi kültürün bir parçası haline getirmelidir.
Toprak Kirliliğinin Nedenleri Nelerdir?Toprak kirliliğin iki temel nedeni vardır. Birincisi sanayi atıklarının toprağa gömülmesidir. İkincisi ise kentsel ve hastane atıklarıdır.
- Evsel ve sanayi katı atıklarının, nükleer atıkların, petrol katı atıkların, Petro kimyasal ya da kimyasal katı atıkların artıma, damıtma, geriş dönüşüm, filtreleme vs. gibi metotlar ile yok edilmeden ya da zararları minimize edilmeden toprağa verilmesi ve gömülmesi toprağı öldürmekte ve üzerinde yaşayan bizleri sürekli tehdit etmektedir.
- Egzoz gazları, ozonun delinmesine neden olan gaz salınımları, karbondioksit, kükürt dioksit, kurşun, ağır metaller, kanalizasyon atıkları, tarımsal ilaçlar ve kimyasallar, kanalizasyon atıkları ve gazlarının direk toprağa verilmesi toprak kirliliğine neden olmaktadır.
- Su ve havaya karışan tüm bu zehir ve atıklar buharlaşarak asit yağmuru olarak toprağa geri düşmekte ve toprak kirlenip verimliliği azalmakta ya da tamamen çölleşme olmaktadır.
- Özellikle tarımda kullanılan suni gübreler, ilaçların bilinçsiz ve aşırı tüketimi toprağın verimliliğin yok etmektedir. Tarımın verimli ve plansız uygulamaları, sürekli aynı tür ürünlerin ekimi, aşırı su kullanımı yine toprağı yavaş yavaş yok etmektedir.
- Özellikle aşırı sodyum ve potasyum içeren gübrelerin yaygın kullanımı kısa vadede ürün verimliliğini arttırıyor gibi görünse de uzun vadede toprağı öldürmektedir.
Toprak Kirliliğini Önlemenin Yolları Nelerdir?
Son günlerde tüm dünyada doğal tarım ve organik ürünlere geçiş sevindirici bir gelişme olarak görülse de genel tarımsal üretim anlamında ve yaygınlık bakımından yetersizidir. Bitkilerin topraktan alacağı ve onları besleyen vitamin ve mineral dengesi toprağın doğal yapısında bozulduğunda kısa vadede oluşan kısmi verimlilik uzun vadede toprağa zarar verir.
- Ürün gamını çeşitlendirmek, bir yıl kısa köklü, bir yıl yumru köklü, bir yıl uzun köklü bitki ekimi ile toprağın dengesini korumak ve tamamen doğal gübreler kullanmak gerekmektedir. Tüm sanayi ve evsel atıkların öncelikle geri dönüşümünü sağlayan yatırımlara hız verilmedir.
- Toprak ile paralel hava ve su kaynaklarının korunması için arıtma, damıtma, entegre tüm önlemlerinde alınması şarttır. Ormanların korunması, toprağın korunmasında çok önemlidir.
- Gerek erozyon ile toprak kayıplarının önlenmesi gerekse toprağın kendini yenilemesi anlamında ormanlar çok değerlidir. Özellikle ağır metal üretimi yapan tesislerin atıklarının minimum zarar verecek hale getirilmesi ve sonrasında toprağa gömülmesi çok önemlidir.
- Kimyasal atıkların mümkünse toprağa hiç verilmemesi değil ise tam artıma sağlanarak verilmesini sağlayacak teknolojilerin uygulanması ve bu alanda gelişimi sağlayacak yatırımlarım tüm dünya devletlerince ilk sırada değerlendirilmesi ve uygulanması şarttır.
Gelin bu anlattıklarımızı kısa bir video üzerinden örneklerle pekiştirelim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)